Bilgi, teknoloji, sanayi, para, silah, enerji, ilaç, gıda, su ve güç kimin elindeyse, adalet, hukuk, özgürlük, demokrasi gibi kavramlar onların iradesinde şekilleniyor ve dünyaya onlar yön veriyor. BM’de, NATO da, AB’de, G-8 ve G-20’de, Davos’ta, Şangay’da onların söyledikleri gerçekleşiyor. Batı bilgiyi ve gücü elde etmeyi çok iyi anladı, bunun için büyük bedeller ödedi, ders aldı, kendini geliştirdi ve sistemini kurdu. Doğu ise bunu anlayamadığı için kendini geliştiremedi, gücü elinden kaçırdı, farkına varamadı, geç kaldı, gereksiz tartışma ve çatışmalarla enerjisini harcadı, havanda su dövdü ve bedelini ağır ödedi. Halende ödemeye devam ediyor. Parası, petrolü, doğalgazı ve madeni olan haraç veriyor, olmayanlarda can veriyor, katlediliyor. Gazze de bunu son iki yılda tekrar gördük. Güç olmayınca kelimeler kifayetsiz kalıyor, hiçbir anlam ifade etmiyor. Zalimlerin hukukuna mahkûm oluyoruz.
Son iki yüz yılda batıda çok ciddi değişimler oldu. Bilgi ve teknoloji geliştirdiler, güçlü silahlar yaptılar, bu silahlarla sömürgeler yaparak hammadde ve pazarları ele geçirdiler. Sonuçta güce dayalı kendi halklarına bir refah ortamı oluşturdular. Doğu da ise bu dönem mezhep, ırk, etnik, kabile, aşiret ve politik ve ideolojik kazananı ve sonu olmayan çatışmalarla geçti. Bu çatışmaların arka planında yine batının parmağı var. Nerede bir çatışma varsa batının oraya bir şekilde dahli olduğunu görüyoruz. Terör ve faiz lobisi onlara hizmet ediyor. Batı karşısında güç oluşmasın diye önce bölüyor, sonrada karşı tarafı bir birine düşürüyor ama yaşadığı iki büyük savaştan sonra kendi aralarında sınırları kaldırıyor, bir çizgi ile sınır belirleniyor. Bu büyük oyunu görmek ve bozmak zorundayız. Doğuda ise, Türk, Kürt, Arap, Acem, Alevi, Sünni, Şia, Selefi hep birbirini suçluyor ve düşman görüyor. Bu nedenle birlik olmuyor ve çatışmalarla ellerindeki geçmişten gelen bütün medeniyet birikimlerini heba ettiler. Batı da mezhep çatışmaları varken, doğuda refah ve huzur hakimdi. Bu nedenle mezhep, politik, ideolojik, etnik kazananı ve sonu olmayan çatışmaları bir kenara bırakmalıyız. Önyargılarından arınmalıyız. En büyük yaramız etnik, mezhep ve politik bölünme ve çatışmalarıdır. Bu kadar zamandan sonra, hatalardan ders alarak yeniden başlamalıyız.
Güç bizde olduğunda adaletle hükmettik ama batı bu şekilde hükmetmiyor, kendi sistemini güce dayalı kurdu ve sömürü sisteminin devam etmesini istiyor. Batının tamamı aynıdır, ülkelerin isimlerinin faklı olması bunu değiştirmez. Bütün batılı felsefeciler ve düşünürler aynıdır, hepsi gücü ve düzeni esas alır. Doğulu düşünür ve felsefeciler ise hakkı ve insanı esas alır. Yeniden güce hakim olmak ve adaleti sağlamak zorundayız, yoksa dünya müslümanlar için cehenneme dönecek. Durum çok net ortada çok fazla detaya girmeye de gerek yok. Farklı kavramlar kullanmaya da gerek yok. Bunu Gazze’de bir kez daha gösterdiler. Buradan ciddi dersler çıkartmak zorundayız.
Şimdi yeniden başlamalıyız. Bilgi, teknoloji ve ekonomik birlik oluşturmalıyız. Bütün dünyaya yayılmış olan müslüman alimler ve iş adamları bir araya gelmelidir. Güçler birleştirilmelidir. Bunun başka yolu yok. Küresel kapitalist faizli sistemin karşısına İslami bir model olarak Medine İslam Pazarı, Ahilik Teşkilatları, Adil Düzen ve Havuz Sistemi revize edilerek uygulanmalıdır. Ortak barış gücü oluşturulmalı, özellikle nükleer güç, dijital teknolojiler, yeni nesil savaş uçağı ve hava savunma sistemine sahip olmalıyız. İHA, SİHA, TİHA gibi insansız hava araçlarına daha fazla sahip olmalıyız. Uçak gemisi, denizaltı, İDA, SİDA, KİDA gibi yeni nesil silahlara sahip olmalıyız.
Batı güçten anlar, laftan ve slogandan değil. İngiltere, Almanya, ABD, Rusya, Çin, Fransa, İtalya, İspanya, Avusturya, Hollanda, Portekiz, Hindistan, Japonya, İspanya, İsrail, Ermenistan, Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan hepsi aynıdır gücü olan katleder ve sömürür, bu nedenle birlik ve güçlü olmak zorundayız. Bundan sonra bir daha Bosna, Kosova, Keşmir, Arakan, Kırım, Karabağ ve Doğu Türkistan gibi çaresiz kalmamak için bunları bugün yapmalıyız. Bunun için önce uyanalım, kendimize gelelim, mezhep ve etnik temelli çatışmaları bitirelim. Bir birinizi suçlamayı bırakalım, zaten yeterince suçladık. Bu işin içinden kimse tek başına çıkamaz, aklımızı başımıza alalım, akıllı hareket edelim, ümmet bilinciyle güçleri birleştirelim. Çok şey söylenebilir, çok farklı kavramlar kullanabilirim ama akıl ve vicdan sahiplerine bu kadarı yeterlidir. Birlik olacağız, bilgiye ve teknolojiye sahip çıkacağız. Başka yolu ve çaresi yok. İstiklal Şairimiz Merhum Akif’in deyimiyle; “Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”.
Şener Mengene
Stratejist-Araştırmacı-Yazar
Strateji Enstitüsü Başkanı
İlginç bir bakış açısı, ama yazarın batıyı bir bütün olarak ele alması bence yanlış. Her ülkenin dinamikleri farklı.
Bu yazınızı beğendim. Gerçekten doğu ve batı arasındaki güç dengesinin nasıl şekillendiğini iyi özetlemişsiniz.
Bu sorunları çözmek için sesimizi duyurmalıyız. Ancak birlik olamayınca bu yazılanların bir anlamı kalmıyor.
Yazıda ortaya konan görüşler benim de dikkatimi çekti. Fakat bence güç sahibi olmak adalet getirmiyor; belki başka çözümler düşünmeliyiz.
Doğu ve batı arasındaki çatışma tarihi bir mesele. Yazarın çözüm önerilerini nasıl hayata geçirebileceğimizi merak ediyorum.