Yavuklusu Anadolu olan Alpaslan Han, Anadolu’nun o günkü hâkimi olan Bizans sarayına nüfuz etmek istemektedir. Bizans Sarayı’na çok güvendiği bir yakınını sokmak ister. Bunun için bir mizansen hazırlar.
Bu mizansen; çok güvendiği iki Selçuklu beyini savaştırarak, birinin mağlup olup kaçması ve Bizans Sarayına sığınması şeklinde hazırlanmış bir senaryodur. Senaryo uygulanır.
Alpaslan’ın beyleri arasında hainliği kabul eden kişi amcasının yeğeni Ersagun Bey’dir. Ersagun Bey, savaşı kaybeder, Selçuklu’dan kaçar ve Bizans’a sığınır.
Tabii ki Bizans kralı ona çok güvenir. Ersagun Bey’i kullanarak Selçuklulara istediğini kabul ettirebileceğini zanneder.
Gerçekte Bizans kralı durumdan gafildir. Ersagun Bey, Alpaslan’ın kurgulamış olduğu bir senaryo ile Bizans Sarayına bir şekilde sokulmuş olur.
Ebedi hainliğe talip olan Ersagun Bey, yıllarca Bizans sarayından Selçuklulara istihbarat sızdırır. Hatta derler ki, Perşembe Pazarı’ndaki Arapçamı, Selçuklu ajanlarının o zamanlar üssü durumunda idi…
Sultan Alparslan’ın barış için gönderdiği elçi heyeti, 25 Ağustos 1071 sabahı Bizans ordugahında hafife alınıp, hakarete uğradı.
Diyojen, heyet başkanına:
” Kışlamak için İsfahan mı, yoksa Hemedan’ın mı daha iyi olduğunu” sordu. Sulh teklifini şiddetle reddedip:
” Sultanınıza söyleyiniz; kendileriyle sulh müzakerelerini Rey’de yapacağım, kendim İsfahan’da kışlayıp, atlarımı da Hemedan’da kışlatacağım.” dedi.
Heyet başkanı da, Diyojen’e:
” Atlarınızın Hemedan’da kışlayacaklarından ben de eminim, fakat sizin nerede kışlayacağınızı bilemiyorum!” diyerek icap eden karşılığı verdi.
Biri Türklük adına yıllar önce oyun kurgulayan Büyük Selçuklu’nun Türkmen Başbuğu Alparslan Han, düşmanının her şeyini önceden bilmeyi başarıyor…Öbürü ona lâyık barış elçilerinin sözcüsü Alperen Savtekin Bey…Daha savaşmadan yenileceğini bir kibirli imparatora haykırabiliyor.
İşte Anadolu, böyle bir büyük hazırlıkla fethe erişmiştir.
Acaba şimdi kimler, hangi şer amaçlar için, hangi sinsi mevzileri ele geçirmiş olarak bize karanlık yarınları hazırlamaya çalışmaktadırlar?
Hangi altın taslar içinde çeşitli vesilelerle bilinmedik zehir ikramlarına muhatap olmaktayız? Ne için, kim adına, kimin rağmına, kimin çıkarına “ANAYASA” istekleri coşturulmaktadır? Neden Türk Milleti hesaplayamadığı gerçeklerini aşan hayaller peşinde koşturulmaktadır?
Düşünmeliyiz…Dikkatli olmalıyız…
Oyun kurucu Türkler, biteviye oyuna gelen Türkler olarak anılmamalıdır!
O şanlı Ecdadına lâyık olmaya çalışan bugünkü Türk çocukları olarak bizler, hazırlanan oyunları, kurulan tuzakları kökünden bozmalı, yeni tarihler yazmalıyız…
Hak etme özelliğini taşıyorsak, Allah, yâr ve yardımcımız olsun!…
