Amerikan Devlet Başkanı Ronald Reagen’ın bile 1981’de çok yararlandığı ilk sosyolog, ekonomist, tarihçi bilim adamı İbn-i Haldun şöyle diyor:
“Devletlerin kuruluşunda
vergiler düşük,
gelirler yüksek olur.
Yıkılışlarında ise,
vergiler fazla,
gelirler az olur.”
İbn-i Haldun; meşhur eseri Mukaddime’sinde devletlerin hayatlarını beş döneme ayırır:
-Birinci dönem: Zafer ve kuruluş,
-İkinci dönem: Otorite ve yükseliş,
-Üçüncü dönem: Refah ve ümran,
-Dördüncü dönem: Kanaat ve duraklama,
-Beşinci dönem: İsraf, bozulma, yıkılma dönemidir.
Bu son dönem sefahat, şehvet ve hırsların egemen olduğu ve devletlerin yıkılmaya ve çökmeye başladığı zaman dilimidir.
Yüzyılda 4.Murat Han ile 2. İbrahim Hana sunulmuş KOÇİBEY risaleleri de Osmanlı Devleti için gerileme sebepleri ile çare ve uyarıları benzer bir şekilde belirtmektedir.
“Devlet idarecileri protokoller vasıtası ile halktan farklı olduklarını göstermeye başlarlar.
Böyle zamanlarda israf artar, maaşlar yetmez, devlet hazinesi giderleri karşılamaz ve açık verir.
Bir devletin yıkılmaya başladığının en önemli alameti ise vergilerin, devlet harcamalarını karşılayamamasıdır.
Devlet açığı kapamak için çeşitli isimlerde yeni vergiler koyar veya vergi oranlarını artırır.
Fakat lüks ve israf azaltılamaz ve masraflar artmaya devam eder”.
Bundan dolayıdır ki;
“Geçmişten Ders alınmazsa
Tarih Tekerrürden İbarettir.”
Zaman zaman tarih laboratuvarında doğrulanmış bu kabil hakikatleri ifade eden bilgi kaynaklarını göz önüne alıp değerlendirmeliyiz.
Şeyh Edebalı’nın Osman Gazi’ye verdiği altın öğüdü de her daim dikkatimize konu olmalıdır:
“İnsanı (milleti) yaşat ki devlet yaşasın!”
Şimdi bu kuşatıcılıkla, kapsayıcılıkla içinde bulunduğumuz halin çarpık ilişkilerini daha iyi manalandırabiliriz…
Allah, idarecileri basiretten, ferasetten; halkı da kral çıplak diyemeyen dalkavukluktan uzak tutsun.
Uzak tutsun ki yöneticilerde layüsellik (=firavunlaşma) ile halkta gönüllü köleleşme (=irade yoksunluğu) ortaya çıkmasın, sosyal dilimler arasındaki statü ve refah açısından makas açıklığı adaletsizliğe, zulme kadar ulaşmasın!
Ama yine de bileşik kaplar ilişkisi doğrultusunda toplum olarak hep birlikte sosyal, etik, ekonomik ve tabiî musibetleri hak edenler hak ettiklerini bulmaktan masun olamazlar! Allah, ayırt etmeksizin (inanan, inanmayan; gelişmiş, geri kalmış; Türk, Arap, İsrail oğlu, Acem vs. demeden) aklını kullanmayanların üzerine pislik(= belâ, afet, kargaşa, kıtlık, anlaşmazlık ve boğuşma vs…) yağdırır…
Allah, hepimizin akıllarımıza mukayyet olmasını sağlasın.
Bahattin KARAGÖZ
Bu yazı tarihin bize öğrettikleri üzerine çok önemli düşünceler içeriyor. İbn-i Haldun’un analizleri günümüzde de geçerliliğini koruyor.
Yazı oldukça ilgi çekici ancak İbn-i Haldun’un düşünceleri ve Koçibey risalesi modern siyasetle tam olarak nasıl ilişkilendirilebilir? Daha fazla örnek ile açıklamak faydalı olabilir.
İbn-i Haldun’un fikirleri günümüzde hala geçerli. Bu yazıda ortaya konan analizler, toplumumuzun mevcut durumu üzerine düşündürücü bir perspektif sunuyor.
Yazıda belirtilen malzeme ve düşünceler oldukça etkileyici. İbn-i Haldun’un düşünceleri günümüzde idarecilere nasıl yol göstermeli, bu konuya da daha fazla değinilmeli.
Harika bir çalışma, tarih boyunca bu problemlerin tekrar ettiğini görmek vahim. Geçmişten ders almak için elbette ki daha fazla çaba sarf etmemiz gerekir.
İbn-i Haldun’un dönemleri gerçekten ilginç bir bakış açısı sunuyor. Ancak günümüzü tam olarak nasıl yorumlayabiliriz, bu kısmı merak ediyorum.
Ben de bu konulara ilgi duyuyorum, fakat bu açıklamalar biraz karamsar olabilir. Toplumlarımızda hala pozitif yönde değişimler görüyoruz.
Bu tarihsel hesapların günümüzdeki uygulamalara yansımadığını düşünüyorum. Daha fazla örnek verilseydi, daha ikna edici olabilirdi.